“Yemek bozukluğu” günümüzde dünyada milyonlarca insanı etkileyen, patlamayı bekleyen saatli bir bomba gibidir. Bu bombayı devre dışı bırakmaya çalışmadan önce, ilk yapmanız gereken onun varlığını kabul etmektir.
Bu yazımızda yeme bozukluğu çeşitlerinden anorexia, bulimia ve aşırı yeme bozukluklarıyla ilgili sizi bilgilendirerek, kendinizde böyle bir rahatsızlığın olup olmadığı konusunda yardımcı olmaya çalışacağız.
Yeme bozukluklarının gelişiminde hepsinde benzer nedenler görülür. Bir yeme bozukluğu döngüsü ,sıkıntı, tatminsizlik, kızgınlık, sinirlilik, üzüntü gibi olumsuz duygularla başlar. Genelde bu olumsuz duyguların kaynağı depresyon, kişilik bozuklukları, kişinin yaşamındaki sıkıntılı ve üzücü olaylar ve diğer psikolojik sorunlardır.
Sonra sıra bu olumsuz düşünce ve duyguları kontrol etme isteğine gelir. Bazı kişiler bu duyguların üstesinden uyuşturucu, alkol veya seksle gelebileceklerini zannederler. Yeme bozukluğu olan kişinin seçimi ise ‘yeme hareketi’ dir. Anoreksik kişiler kendilerini yiyecekten mahrum ederek, bulimikler ve aşırı yiyiciler ise aşırı miktarlarda yiyecek tüketerek bu olumsuz düşünce ve duygularını kontrol altına alabileceklerini zannederler. Fakat duygular üzerindeki kontrol geçici olur.
Tüm hücreleri beslenmek için haykıran anoreksik kişi yememek için mücadele ettikçe, bulimikler ve aşırı yiyiciler ise aşırı miktarlarda yiyecek tükettikçe, suçluluk, utanma, kendinden nefret etme ve ümitsizlik gibi başka olumsuz duygulara kapılırlar. Bu olumsuz duygular ‘yeme bozukluğunu’ tetikler , ‘yeme bozukluğu’ bu olumsuz duyguları güçlendirir ve kişi böylece tekrar tekrar aynı döngünün içine girer.
Anoreksia ve aşırı yeme birbirinin zıttı gibi görünebilir, fakat değildir. Kontrol edilemeyeni kontrol edebilmek için ortak bir payda olarak ikisinde de ‘yiyecek’ kullanılır. Sonuçta ‘yeme hareketi’ ve onun günlük alışkanlıkları ‘yeme bozukluğu’ çeken kişinin tam orta yerine düştüğü ,sürüp giden bir meydan savaşı haline gelir.

Anoreksia Nevroza- Blumia Nervosa

 

Anoreksia nevrosa psikolojik şartlara bağlı iştah kaybı olarak  iafade edilebilir. İnsanlarda şiddetli bir az beslenme haline işaret eder. Genellikle orta ve üst sınıf mensubu kadınlarda görülür (Houston , 1985, s.68). bir anlamda bireyin kendi kendisine zorla uyguladığı bir açlığa mahkum ediş hali olarak kabul edilebilir. Anoreksi nevrozaya yakalanmış kişiler, kilolarının fazla olmasından aşırı bir şekilde endişe ederler. Son derecede zayıf olmalarına karşı bu kişileri kolaylıkla kilo almalarına ikna edebilirsiniz. Bazı hallerde bu kişilerin (zorla beslenmenin ) uygulanması gerekir. literatürde ölümle sonuçlanan bazı vakalardan söz edilmektedir.

 

Anoreksia nevrozanın teşhisinde şu kriterler kullanılmaktadır ( Bemis 1978, Houston 1985 ) :

  1. Anoreksia genelde 25 yaşından önce başlar.
  2. Beden ağırlığının en az ¼ ü kadar bir kilo kaybıyla gelişir.
  3. Yeme faaliyetine gıdalara ve kilo almaya karşı olumsuz , çarpıkça bir tutum yerleşir. Bu uyuşmaz tutum dolayısıyla kişiyi açlık etkilemediği gibi, öğütlerin, telkinlerin, hayatını tehlikeye soktuğunu söylemenin de pek etkisi olmaz. Mesela şu haller tipiktir;

a.    Beslenmenin gerekliliğini anlayamamak ve dolayısıyla hasta olduğunu inkar etmek.

  1. Açıkça kilo kaybından sevinç duymak ve yemekleri – beslenmeyi reddetmekten zevk almak.
  2. Aşırı ince bir benden yapısına sahip olmayla birlikte böyle bir yapıya ulaşmanın ve inceliği korumanın tatmin sağlaması.
  3. Besin maddelerinde alışılmamış biçimlerde biriktirmek, kullanmak, yemek faaliyetiyle ilgili uyuşmaz davranışlar ( ağır lüks yemekleri pişirmek zengin sofralar hazırlamak…)
  4. İştah ve kilo kaybıyla ilgili olarak herhangi bir tıbbi sebebin bulunmaması
  5. Bilinen sınıflara ve tariflere göre psikiatrik bir rahatsızlığın bulunmaması

 

 

  1. Aşağıda belirtilen arazların görülmesi
    1. amenorea ( adet devresinin olmaması )
    2. saç tellerini tüyü andırması ( lanugo )
    3. devreler halinde aşırı hareketlilik
    4. hastanın kendi müdahelesiyle de meydana gelebilen kusma nöbetleri

 

Bazı araştırıcılara göre hipotalamusun , özellikle lateral hipotalamusun kusurlu çalışması anoreksiyi doğuran sebeplerdendir. Diğer bir grup araştırmacıya göre anoreksia nervazanın fizyolajik temelleri bulunabildiği gibi sosyal ve psikolojik sebepleri de olabilir. İnce zyıf bir bedene sahip olma zamanımızın uymaya zorladığı bir modadır. Bu sosyal etkiler , özelliklere genç kızları bu ( çağdaş standartta ) uymaya zorlamaktadır. Çekiciliğini kaybetme korkusu ve ince oma arzusuyla gittikçe küçültülen öğünler sonunda sağlığı tehdit eden bir duruma girilmektedir.  Organizma adeta gıdasızlığa alışmaktadır. Bu duruma girenleri kendi bedenleriyle ilgili algıları dikkat çekici bir şekilde çarpıtır. Sürekli zayıflamalarına rağmen hala ( tombul ) olduklarına inanırlar. Bedenlerinin gerçek durumunu onlara kabul ettirmek çok güçtür. Bazı araştırıcılar ise anoreksianın sadece ( güzel görünmek )  endişesinden kaynaklanmadığını , bundan daha önemli sebeplerinin bulunduğunu savunurlar. Bunlara göre, problemli bir aile çevresi hastaların psikolojik dengesini altüst etmekte ve derin çatışmalara     ( conflict ) sürüklemektedir. Anoreksi işte bu dengesizliğe karşı ( sığınılan ) bir çare gibidir.

 

Anoreksia Nevroza tedaviye cevap verebilir. Psikologlar genellikle uyguladıkları mükafat yöntemleri ile kilo artışını sağlayabilirler. Mesela, her bir – iki … kiloya karşılık  tv seyretme, arkadaşları veya bir grupla buluşma, hastaneden hafta sonu çıkış izinleri… gibi mükafatlar uygulanır. Bir çok vakada kaybedilen kiloların bu yolla tekrar kazandırıldığı görülmektedir ( Akt. Arık, 1996 , ss.177-180 ).

 

Anoreksia Nervozanın aslında farklı bir bozukluk türü    mü olduğu ya da duygu durum bozukluklarının bir varyantını mı ifade ettiği bir tanısal sorundur. Bu tartışma anoreksik hastaların akrabalarındaki duygu durum bozukluklarının yüksek orandaki yaygınlığını gösteren çalışmalar kadar, anoreksia ve depresyon arasında gösteren yüksek eş zamanlı oluş ile de alevlenmektedir.

 

 

Anoreksia Nervozanın nedenlerinin araştırılmasında çeşitli biyolojik nedenler üzerinde durulmaktadır. Örneğin; 1900lerin başlarında anoreksianın temel bir hipofiz bezi eksikliği olduğuna inanılıyordu. Günümüzde anoreksianın ayırt edici işaretlerinin hipofiz bozukluklarında yer almadığı fark edilmiştir.

 

Anoreksia nervozanın nedeni günümüzde halen kesin olarak bilinmemektedir. Hastalığın oluşumu ; psikolojik, sosyolojik ve biyolojik olarak üç ayrı boyutta ele alınabilir.  Hastalığın ergenlikte ortaya çıktığı, bu dönemin cinsel ve sosyal çatışmalarla yüklü olduğu dikkate alınacak olursa, cinsel ve sosyal çatışmalarla başa çıkma konusundaki yetersizliklerinin yiyeceklerden fobik kaçınma şeklinde ortaya çıkması öne sürülebilir.

 

Anoreksia nervozanın psikodinamiği aşağıdaki şekilde açıklanmaktadır. (1) farklı ve tek olabilmek için umutsuzca çabalamak, (2) ebeveynin beklentileri sonucu oluşan yapay benlik duygusunu reddetmeye çalışmak, (3) gerçek benliğin belirmeye başlaması, (4) bedende somutlaşan içleştirilmiş düşman anne imgesinin reddedilmesi, (5) aşırı isteklere karşı savunma geliştirme, (6) kendi yerine diğerlerini çaresiz durumda bırakmak (Geçtan, 2003, s.244)

 

Anoreksiya nervoza görünen kişilerin kişilik özelliklerine göz atıldığında, bu kişilerin çoğunluklar başarıya, mükemmeliyetçi olduğu gözlenmektedir. Bu özellik akademik ve atletik alanlarda belirgin olabilmektedir. Bu bireylerde obsesyon ve kompulsiyonun yanı sıra borderline, narsistik veya histronik kişilik bozuklukları bulunabilmektedir.

 

Bulimia nervozayı gündeme getiren bazı nedenler ifade etmekle birlikte tam bir saptama kolay değildir. Şöyle ki  biyolojik açıdan bakıldığında metabolik çalışmalari noradrenalin ve serotonin etkinliğinde ve “ turnover”ında azalma olduğunu göstermektedir. Diğer taraftan toplumun getirdiği yüklemelerin (egzersiz yapma, zayıf olma) etkisinde kalınılmış olması da bir olasılıktır. Bu tip kişilerin çoğunlukla, her şeyin en mükemmelinin olmasını isteyen ve başarıya odaklı kişiler olduğunu göstermektedir. Ayrıca anoreksia nervozası olan kişilere kıyasla daha dışa dönük olduklarını da söylemek mümkündür. Bütün bunlar aslında yine kişinin ruhsal durumu ile ilgili değerlemeye, özellikle de yaşamının oluşturulmasındaki benlik yapısına uzanmaktadır.

 

Bulimikler, beden ağırlığı ve görünümü ile de aşırı ilgilidirler. Her iki etmen de bireyin benlik değerinin belirlenmesinde çok önemlidir. Şişmanlama korkusu, zayıflama istekleri ve beden görünümlerine ilişkin kaygıları bakımından aroreksia nevroza tanımlı kişilere benzerler. Bununla birlikte, benzer ifadelerden dolayı aynı kişi için hem anareksia hem de bulimia tanısı konulamaz.

 

Konunun psikodinamik yönlerini inceleyenlerin çoğu, hem çocukta hem de ebevynde ayrılma ile ilgili yoğun güçlükler yaşandığı saptanmıştır. Anoreksilerde olduğu gibi, bulimiklerin anneleri de çocuklarını kendi uzantıları olarak yaşayan kişiler olup çocuğun gelişim öyküsünde ortak olan yön, çocuğun annesinden kopmasına yardımcı olacak emzik ya da battaniye gibi geçici objelerden yoksun kalmış olmasıdır. Besin maddesinin alınması anneyle simbiyotik buluşmayı, dışarı atılması ise ondan kopmayı simgelemektedir. Bir başka deyişle, bulimiklerin obje ilişkileri, içleştirme ve yansıtma mekanizmalarında somutlaşmıştır. Besin maddesi alma ve atma, vaktiyle , içleştirilmiş kötü ya da saldırgan obje imgesinin önce içleştirilip sonra dışarıya yansıtılmasını simgeler (Geçtan, 2003, s. 245).

 

Bulimia Nervoza bütün toplumlarda yaklaşık %1 oranında görülür. Genç kadınlarda erkeklerden 10 kat daha s›kt›r. Tıpkı anoreksiada olduğu gibi, birinci ve ikinci derecedeki yakınlarında affektif bozukluk ve alkolizm yüksek orandadır. Bazı araştırıcılar bulimiayı affektif bozukluğun silik bir şekli olarak kabul ederler. Bazıları ise bulimiada rastlanan duygulanım bozukluğu semptomları nedeniyle (değersizlik, elem, keder, kendini eleştirme, suçlama, karamsarlık, ümitsizlik) primer duygudurumu bozukluğunun özelliklerinin var olduğunu söylerler.

 

 

Obezite

 

Obezite, veya aşırı şişmanlık ,organizmanın kullandığından (yaktığından)daha fazla kalori almasının bir sonucu olup yağ dokularının artmasından ileri gelir (Arık, 1996).bu insanların normal kilolu insanlardan daha fazla tatlıya düşkün oldukları, düğer gıda türlerinin ise çok az yedikleri görülmektedir. ayrıca bu kişiler deneyici tarafından hızlandırılmış saatlere bakarak, iki öğün arasında çok az zaman geçmiş olmasına rağmen, normallere oranla birkaç misli yemek yemektedirler. Yanı sıra yapılan araştırmalar şişmanların boş mideyle aşırı yediklerini göstermektedir. Sıkıcı filmlerden çok, heyecan verici cinsel olarak uyarıcı filmleri seyrettikten sonra çok daha fazla yedikleri saptanmıştır. Muhtemelen bu kişilerin canlanma halleri açlıklarına benzemektedir(Lloyd ve Mayes , 1990; Akt. Arkonaç, 2005,s. 255).

 

Aşırı şişmanlık olgusunda muhtemelen a)çeşitli dış çevre sinyallerinin ve heyecansan durumları öğrenme aracılığıyla yeme davranışı uyarma özelliğini kazanması, b)hipotalamusun ayarlayıcı işleminin bozulması , c)yağ hücrelerin kalıtsal olarak fazla olmadı bu sebeple de ,d) hipotalamusda doğuştan getirilen ağırlık seviyesi hedefini yüksek tutması, e)ensülinin normalden fazla olması,f ) bebeklikte aşırı beslenmeye maruz kalma birer etken olarak düşünülmektedir (Arık, 1996 ; Akt. Arkonaç, 2005,s. 255).

 

Şişmanlık , organizmanın kullandığından daha fazla kalori almasının bir sonucu olup yağ dokularının büyümesinden ileri gelmektedir.

 

Analitik yaklaşışa göre , şişmanlık ilk çocukluk yıllarında yaşanan heyecansan çatışmaların bir sonucudur.heyecansal durumlarda öğrenmeyi temel alan yaklaşıma göre ise ,organizmanın içinde bulunduğu şartları nitelikleri aşırı yemeğe sebep olmaktadır. Bu sebepten organizmada hangi iç ve dış tembihlerin yemeği başlattığını , şişmanların normallere oranla bu iç ve dış tembihlere ne gibi farklı tepkiler yaptığını bilmektedir. Muhtemelen şişmanlar aynı açlık tembihlerine normallerden daha farklı tepki bulmaktadırlar. Diğer bir yaklaşışta hareketsizlik şişmanlığın sebebi olarak ileri sürülmekte ise her şeyden önce insanları , az hareket ettikleri zaman bedende doğal olarak yakamadıkları besin maddelerin kalmasına rağmen niye hala yemeğe devam ettikleri sorusunun cevaplandırılması gerektiği için kabul edilen önemli bir etken değildir.

 

Demek ki şişmanlık olgusunda muhtemelen çeşitli dış sinyallerin ve heyecansal durumların, öğrenme vasıtasıyla “yeme” davranışlarına uyarma özelliğini kazanması, hipotalamusun ayarlayıcı işlevinin bozulması veya hiptalamusta doğuştan getirilen ağırlık hedefinin yüksek olması, yağ hücrelerinin herediter ( ırsi- kalıtımsal) olarak fazlalığı ve dolayısıyla yüksek bir hedef tayin etmesi, ensülin salgısının normalden fazla olması, bebeklik çağındaki aşırı beslenme, birer etken olarak düşünülmektedir.

 

 

 

 

 

 

DSM-IV’e Göre Yeme Bozukluklarının Tanı Ölçütleri

 

Anoreksiya nervoza

 

A. Yaşı ve boy uzunluğu için olağan sayılan en az kiloda ya da bunun üzerinde bir vücut ağırlığına sahip olmayı kabul etmeme(örn:beklenenin %85 inin altında vbir vücut ağırlığının sahip olmaya yol açacak bir biçimde beklenen kilo alımın gerçekleştirmeme).

B. Beklenenin altında bir vücut ağırlığına sahip olmasına karşın kilo almaktan yada şişman bir olmaktan aşırı korkma

C. Kişinin vücut ağırlığı ya da biçimini algılama biçiminde bozukluk olması,kendini değerlendirmede vücut ağırlığı yada biçiminin anlamsız bir etkisinin olması ya da o sırada vücut ağırlığının düşük olmasının önemini inkar etme

D. Bayanlarda menarj sonrası amenore, yani,en az üç ardışık menstrüel siklusun olmaması.(sadece hormon verilmesi sonrası menstruasyon dönemleri oluyorsa o kadının amenoresi olduğu düşünülür,örneğin östrojen uygulanması

 

Kısıtlı tip: Anoreksiya nervozanın o sıradaki epizodu sırasında kişi düzenli olarak tıkanırcasına yeme ya da çıkartma(yani,kendisinin yol açtığı kusma ya da laksatiflerin, diürtiklerin ya da lavmanların yanlış yere kullanımı)davranışı göstermemiştir.

 

Tıkanırcasına yeme/çıkartma tipi:Anoreksiya nervozanın o sıradaki epizodu sırasında kişi düzenli olarak tıkanırcasına yeme ya da çıkartma (yani,kendisinin yol açtığı kusma ya da laksatiflerin, diüretiklerin ya da lavmanların yanlış yerde kullanımı)davranışı gösterir.

 

 

Bulimia nervoza

 

A.yenilenen tıkınırcasına yeme epizotlarının olması,bir tıkınırcasına yeme epizodu aşağıdakilerden her ikisi ile belirlidir.

1. Aynı zaman diliminde ve benzer koşullarda çoğu insanın yiyebileceğinden hiç tartışmasız çok daha fazla miktarda olan yiyeceği belirli bir zaman diliminde (örn: herhangi bir iki saatlik süre içinde)yeme

2. Bu epizot sırasında yemek kontrolünün kalktığı duyumunun olması örn:yemeği durduramayacağı ya da ne yediğini ya da ne kadar yediğini kontrol edemem duygusu

B. Kilo almaktan sakınmak için,kendisinin yol açtığı kusma,laksatiflerin, diüretiklerin lavmanların ya da diğer ilaçların yanlış yere kullanımı,hiç yemek yememe ya da aşırı egzersiz uygunsuz dengeleyici davranışlarda tekrar tekrar bulunma.

C. Tıkınırcasına yeme ve uygunsuz dengeleyici davranışların her ikisi de üç ay süreyle ortalama olarak en az haftada iki kez ortaya ıkmaktadır.

D. Kendini değerlendirirken anlamsız bir biçimde vücudun biçimi ve ağırlığından etkilenir

E .Bu bozukluk sadece anoreksiya nervoza epizotları sırasında ortaya çıkmamaktadır.

 

Çıkartma olan tip:  Bulimia nervozanın o sıradaki epizodu sırasında kişi düzenli olarak kendi kendine kusmuş ya da laksetifler, diüretikler ya da lavmanları yanlış yere kullanmıştır.

 

Çıkartma olmayan tipler:Bulimia nervozanın o sıradaki epizotu sırasında kişi,hiç yemek yememe ya da aşırı egzersiz yapma gibi diğer uygunsuz dengeleyici davranışlarda bulunmuş ancak kendi kendine kusmamış ya da laksatifler, diüretikler   ya da lavmanları yanlış yere kullanmamıştır.

 

 

BAŞKA TÜRLÜ ADLANDIRILAMAYAN YEME BOZUKLUĞU

 

Başka türlü adlandırılmayan yeme bozukluğu kategorisi, her hangi özgül bir yeme bozukluğu için tanı ölçütleri karşılanamayan yeme bozuklukları içindir.örnekler arasında şunlar vardır:

1. Bayanlarda, bireyin düzenli mesturuasyonlarının olması dışında anoreksia nervozanın bütün tanı ölçütleri karşılanmaktadır.

2. Belirgin bir kilo kaybının olmasına karşın kişinim o sıradaki vücut  ağırlığının olağan sınırlarda olması dışında aneroksiya nervozanın bütün tanı ölçütleri karşılanmaktadır.

3. Tıkınırcasına yemenin ve uygunsuz dengeleyici mekanizmaların haftada iki kezden daha az bir  sıklıkta ya da üç aydan daha kısa süreli ortaya çıkması dışında bulimiya nervozanın dütün tanı ölçütleri karşılanmaktadır.

4. Olağan vücut ağırlığını koruyan kişinin az miktarda yemek yedikten sonra  düzenli olarakl uygunsuz dengeleyici davranışlarda bulunması(örneğin iki parça kek yedikten sonra kendini kusturması)

5. Büyük miktarlarda yiyeceği sürekli yiyip tükürme , ancak yutmama.

6. Tıkınırcasına yeme bozukluğu:düzenli olarak bulimia nervozaya özgü uygunsuz dengeleyici davranışlarda bulunmaksızın yineleyen tıkınırcasına yeme epizotların olması.